Elgiz Müzesi - Sergiler » Teras Sergileri » Nilüfer Ergin-Teras'tan Yansıyanlar

Nilüfer Ergin-Teras'tan Yansıyanlar

Sergiler

Teras’tan Yansıyanlar

 

Elgiz Müzesi Teras Sergileri’nin 13. yılında, çağrılı sanatçıların yapıtlarıyla düzenlenmiş bir sergiyle izleyicilerine merhaba diyor.

Bu yaz yapıtlarını sergilemek üzere davet ettiğimiz 35 sanatçının seçiminde belirleyici eksenimiz, geçmiş yıllarda sergilerimize katılarak bu sürecin ayrılmaz parçası, destekleyicisi olan heykeltraşları yan yana getirmekti. Sanat yaşamında Teras’ın izi olduğunu düşündüğümüz, üretimini kesintisiz sürdüren genç ve orta kuşak heykel sanatçılarını izleyicimizle buluşturma isteğimiz oniki yılın bir özeti aynı zamanda. 

Önceki yıllara yakın mesafeden bakarak yaptığımız seçkiyle kurulan serginin başlığı da bizleri, geçmişi değerlendirip ileriye doğru yeni bir perspektifle yola çıkmaya hazırlıyor.  

Müzenin 10. yıl etkinlikleri kapsamında, Haşim Nur Gürel’in önerisiyle projelendirilen Teras Sergisi, 2012 yılında heykel sanatçılarına üretimlerini sergileyebilmeleri için bir alan açılması kararıyla ortaya çıktı ve ilk edisyonunu 40 yaş altı heykel sanatçılarıyla başlattı. Ülkemizin sanat ortamının heykele ayırdığı dar alanı genişletme fikri, bizleri bir sonraki yıldan itibaren de serginin gelenekselleştirilmesine taşıdı. Türkiye’nin ilk çağdaş sanat müzesinin, heykel sanatçılarını her yıl sanat kamuoyuyla buluşturma hedefinin ulaştığı nokta, farklı başlıklar altında incelenebilecek kazanımlarıyla şimdi karşımızda duruyor. 

Açık çağrı prensibiyle düzenlenen Teras’ın, bu yıl olduğu gibi, kimi yıllarda davetli sanatçılarla düzenlediği sergiler, bir anlamıyla günümüz heykel sanatının ara değerlendirmeleridir. Bu kapsamda, 2014 yılında 52-62 başlığıyla açılan ilk sergimiz, sanat eğitimlerini 60’lı yılların sonundan 70’li yılların sonuna kadar almış bir kuşağın yeni üretimlerini birlikte değerlendirme fırsatı sunuyordu. Heykel Sanatının Ustalarına Saygı başlığıyla 2017 yılında Auguste Rodin’in 100. ölüm yıldönümünde düzenlenen sergide ise davetli sanatçılar bu kez yapıtlarıyla, onu ve Camille Claudel’i selamladılar.    

Türkiye’nin farklı sanat kurumlarında eğitim alan sanatçıları bir araya getirerek âdeta bir heykel şenliğine dönüşen Teras, her sergi kurulumunda buluşma, tanışma ve dayanışmayı güçlendiren karakteriyle özel bir anlam üstlendi. Heykeltıraşların güncel üretimlerini, tekniklerini birbirleriyle paylaşmalarına, tartışmalarına zemin hazırlayan bu yapı, eğitimin sınırlarının dışında adeta yeni bir okul kuruyor ve yeni bir kamusallığı bünyesine alıyor. Doğrusu bu etkinliği projelendirirken hedeflerimiz arasında olmayan bu durum, yıllar içinde Teras’ı durağan bir sergi olmaktan çıkararak bir müşterek’e dönüştürdü. Her bir yapıtın kendi anlamını aşıp bir diğerinin anlamıyla birleşip bütünleşmesi, ortak bir amacın güçlü toplumsal mesajına evrilen sonuçları da ortaya çıkardı.  

Bugün etkinliğe bir bütün olarak baktığımızda, şimdiye kadar düzenlenen sergiler için seçilen konseptlerin de güncel, yaşamsal karşılıklarıyla, sanatçıların hızla refleks vermelerini sağladığını ve eylemsel bir tavrı besleyerek Teras Sergilerinde toplu bir anlam yarattığını görüyoruz.

İstanbul’u merkeze alan Başka Bir Tepeden, ekolojik yıkımı işaret eden Dünyada Hayat Var mı?  pandemi sürecinde Herşeye Rağmen, Kaçak Gölge, Ufuk Hattı, Görülmeyenler ve son sergimiz Bir Düş’ün İzinde, bağlamlarıyla yerel ve evrensel sorunları sanatçıların gündemine taşıyan bu dinamik yapıya olanak yarattı.  Fiziksel mekânı, sergi alanından ütopya adasına dönüştüren bu kavramlar, geleneksel ifadenin yanında deneysel yaklaşımlara, çağdaş sanatın sorgulayıcı eleştirel diline açılan üretimi de destekleyerek, heykel sanatının dinamik eksenini izleyiciyle buluşturmamızı sağladı. Bu devingen etki, her yeni sergilemede teras yüzeyinde eski sergilerden izi, gölgesi, rengi, sesi kalmış heykelleri görünmez halkalarla birbirine bağlayarak mekânsal bir bellek oluşturdu, bu belleği de bir sonraki sergiye aktardı.      

Teras havada asılı bir sokak aynı zamanda, bir meydan, bir park, kente sızıyor, kente eklemleniyor. Mimari konumu mekânsal boyutlarını şeffaflaştırıp geçirgen hale getiriyor, kendini dışa açıyor. Kentin bu noktasında, onu çevreleyen kaotik dokunun içinde gökyüzünde güneşin, rüzgârın, yağmurun altında yüzüyor. Sıra dışı bu durum, bu ayakları yere basmama hali, yapıtlar üzerinde yeni okuma katmanları oluşturarak sergi bütününün anlamlandırma sürecinde açık yapıt okumasını güçlendiriyor. Sergilemenin alışılmadık düzeni, yani her bir heykelin kendini okutma açısının bir başka heykelle kesişme, söyleşme hali sergilerin görsel etkisini derinleştiriyor, anlam aralığını büyütüyor. Yapıtların bağlama, biçeme, malzemeye dayalı tekillikleri bu üst üste düşmeler nedeniyle çoğullaşıyor. İzleyiciyi de harekete geçirerek, yön belirlemeden, yüzey üzerinde bir yapıttan ötekine yönelten, bir anlamıyla sörf yaptıran yerleştirme tekniği izleyiciyi katılımcıya dönüştürüyor. Henri Lefebre’nin kavramına atıfla, sanatçı, yapıt, izleyici üçgeninin toplumsal çağrışımlarıyla birlikte mekânın yeniden üretildiği bu koordinatlarda yeni bir dinamik açığa çıkmakta. Sergi mekânı olmaktan çıkıp değişerek Agora işlevi üstlenen hacim, tüm bileşenlerini ilişkisellik zemininde yeniden var ediyor. Bu diyalektik bütünlük, çok yönlü dinamik etki, heykel sanatının ülkemizdeki tarihsel sürecine de eklemlenerek sanatın özgürleştirici ifade olanaklarını bir kez daha bizlere hatırlatıyor.        

Heykel sanatının zorlu üretim koşullarında, sanatçıları motive ederek örneği görülmeyen bir süreklilikle heykele alan açan Teras Sergileri, izleyici açısından da yadsınamaz bir kültürel birikimin önünü açtı. Bir kent hakkı olan sanata erişme hakkını, kente eklemlenen bu kar amacı gütmeyen mekânda deneyimleyen izleyici, özellikle de sergilerimizi gezen çocuklar, sanatın dönüştürücü yansımalarının taşıyıcısı olarak ayrılıyorlar terastan. Özel sanat koleksiyonlarına büyük boyutlu ve doğa koşullarına uygun heykelin dahil olmasını sağlayan sergilerimiz bu kapsamıyla da dikkate değer sonuçlara ulaştı.              

Tüm bu zengin belleği ve birikimi bünyesine alarak 17. sine ulaşan Teras Sergileri, sanatın bireyi özerkleştiren, özgürleştiren kazanımlarına, hayal gücüne, zihinsel üretime, kamusallığa referanslar vererek sanatın tasarıma dönüştürülme sürecine, kültür endüstrisinin tahribatına direniyor.

Şimdi bir kez daha bizlere yeni ufuklar açacak yapıtlarla baş başayız. Heykeltıraşlar özgün dilleri, kavramları, plastik yorumlarıyla, sanattan hayata uzanan zengin çağrışımlarla bizi buluşturuyorlar. Sergiye katılan sanatçıların heykellerini kentlilerle ve sanat kamuoyuyla buluşturmaktan mutluluk duyuyoruz.

 

Nilüfer Ergin

Ziyaret Gün ve Saatleri

Salı- Çarşamba- Perşembe- Cuma
Cumartesi
Pazar – Pazartesi ve resmi tatil günlerinde kapalıdır.
Drag View Close play

Bizi Destekleyin Üyelik Kategorileri

* Müze Dostu Olmak

* Sponsor Olmak: Katalog, Etkinlik, Sanatçı Projeleri, Rezidans, Atölye Çalışmaları

 

Bilgi Almak İstediğiniz Konu